Engelli bireylerin ve Ailelerinin toplumsal yaşam alanlarında çoğunlukla çeşitli sıkıntılar ve etiketlenmeyle ilgili pek çok psikolojik olumsuzlukla karşı karşıya kalmaları neticesinde, Engellinin bir de mimari engeller ve erişim-ulaşım gibi sıkıntılarla karşılaşması gerek kendisi gerekse ailesi tarafından toplumsal yaşam alanlarından kısıtlanmasına zaman zaman şahit olmaktayız.
ENGELLİLİK VE TOPLUMSAL EMPATİ
Engelli bireylerin ve Ailelerinin toplumsal yaşam alanlarında çoğunlukla çeşitli sıkıntılar ve etiketlenmeyle ilgili pek çok psikolojik olumsuzlukla karşı karşıya kalmaları neticesinde, Engellinin bir de mimari engeller ve erişim-ulaşım gibi sıkıntılarla karşılaşması gerek kendisi gerekse ailesi tarafından toplumsal yaşam alanlarından kısıtlanmasına zaman zaman şahit olmaktayız.
Toplumumuzda bugün Engelli dendiğinde akla ilk etapta bağış ve yardım gibi konuların gelmesi insanların suçu değil elbet. Böyle öğrendiler. Çoğu kez; aile, çevre, medya, bir çok dernek ve vakıflar gibi etkenlerin süreci tam anlamıyla idrak edemeyişi, suistimallerin ve yaşanan olumsuz deneyimlerin pek çok etken sonunda böyle bir tutumun gelişmesini sağladı.
Ancak bu tutumun değişmesi, evrilmesi için daha çok sosyal projelere ihtiyaç var. Bir de sosyal projeler ulaşılabilirlik sorunu tam anlamıyla çözülmediğinden çoğu kez süreç tıkanıyor. Bu yüzden bu tür çalışmalarda empati hedeflenirken, öncelikle fiziki engellere vurgu yapılmalıdır. Bugün dünyada yaşlı, kadın, çocuk, engelli, hamile gibi fiziksel mekanlara ya da hizmete erişme konusunda dezavantajlı olan grupların da kapsandığı yeni tasarımların hayata geçirilmesi anlamında fiziksel düzenlemeler ve sosyal politikalar birbirine paralel olarak işlenmelidir.
Sosyal politikalar ekonomik altyapı olmadığında başarısız kalmaya mahkumdur. En iyi, en güzel, bağış ve yahut yardım demeyelim, yardım kuruluşu mantığı ile çalışmayalım, peki engelliler, şimdi hemen yarın nasıl bağımsızlaşacak, nasıl diğerleriyle eşit olanaklara sahip olacak? İşte bu noktada balık tutmayı öğretecek sosyal destek mekanizmalarına yoğunlaşmak gerekiyor.
Eğitim ve sosyal destek için gerekli olan birliktelik de yine mekandan bağımsız düşünülemez. Bu mekan, sokak da olsa işyeri de olsa sanal da olsa erişebilir olmalı. Erişebilirlik kavramının sınırları bugün bilgi teknolojilerini de kapsayacak şekilde genişledi ve yenilikçi tasarımlar içeren bir sektör haline geldi. Engellilere yönelik sosyal politikaların başarısı bu sektörün ve onun adil bir şekilde her engelliye ulaşmasını sağlayacak yasal düzenleme ve uygulamaların başarısına bağlı. Her yere erişebilen engelliyle daha çok, daha insani şartlarda karşılacağız. Karşılaştıkça ona alışacağız ve artık bize yabancı gelmeyecek çoğu kez...
Empati Yapmak Sağlıklı iletişimin en temel koşuludur.
Engelliliğe toplumsal bakışımızda “empati”nin önemini vurgulayan pek çok bilimsel çalışma olmasına karşın, önemli anlam sorunları bulunmaktadır. Öncelikle “empati”nin tanımına bakacak olursak, karşımızdakinin yaşamına ve sorunlarına ilişkin yaşantılarını anlamak ve kavramak için kendimizi onun yerine koymak, bir süre bu durumda kalıp gereken bilgi ve kavrayışa ulaştıktan sonra kendi konumuza geri dönerek elde ettiğimiz verileri kullanarak davranmak empati yapmaktır. Engellilik yaşantısı bu anlamda oldukça özellikli bir yaşantıdır. Ve toplumsal süreçlerle sıkı sıkıya ilintilidir.
Engelli bireyin algılanması ve değerlendirilmesinde empatiyi gerçekleştirememe durumunda; acıma duygusu ve daha sonra ise uzaklaşma söz konusudur. Temel acıma duygusu olmamalı, Engelli bireyi olduğu gibi kabul etme olmalıdır.
Engellilik yaşantısı bireyin özel yaşamında ve toplum yaşamında farklılık oluşturarak belirleyici olur. Engellilere yönelik destekleyici uygulamalar ve pozitif ayrımcılık bu yaşantının zorluklarını bir ölçüde giderirken, bir başka açıdan bu farklılığın ve dezavantajın oluşturduğu sorunları gidermesinde yardımcı olur.
Engellilerin gereksinimlerine yönelik uygulamaların hedefi, onların toplum içerisindeki yaşamlarında fırsat eşitliğini oluşturmak ve sürdürmek olmalıdır. Fırsat eşitliği yönünde etkin adımlar atılıp ilerleme sağlandıkça, pozitif ayrımcılığa gerek kalmayacak ve giderek engellilik üzerindeki bu etiketlendirme ortadan kalkacaktır.
Engelliliğe Toplumsal Bakışımızda;
- Engellinin tam bir insan oluşunu kabul etmeliyiz.
- Vatandaşlık haklarını gözetmeliyiz.
- Farklılıklarına saygı göstermeliyiz.
- Yaşamına saygı göstermeliyiz.
- Bireysel onuruna saygı duymalıyız.
- Her alanda Temsil edilmesini sağlamalıyız.
- Engellinin hakları ile mücadelesinde dayanışma içinde olmalıyız.
- Tüm alanlarda Fırsat eşitliği sağlamalıyız.
Engellilik kavramı etiketlenmelerle, önyargılarla ayrımcılıklarla, aşağılanmalarla toplumsal dışlanmaları en aza indirgemeli ve fırsat eşitliğini oluşturarak, engellilerle dayanışma duygusunu geliştirmeliyiz. Kanaatimce Toplum olarak bunu başardığımızda engelli yurttaşlarımızın sorunlarını çözmede ve onları anlamada başarılı oluruz...
Sonuç olarak Engellilik olgusu ve birlikte toplumsal yaşama dair Empati yapmada kanımca toplumu oluşturan tüm kişi, kurum ve kuruluşlara görevler düşmektedir. İnsanoğlu varlıkların en şereflisi ve kainatın gözbebeği olarak yaratıldığı için, insanın mes’uliyet ve vazifeleri çok büyüktür. Hal böyle olunca geriye sadece tüm samimiyetimizle en azından gözlerimizi kapatıp derin bir empati duygusuyla tefekkür edebildiğimizde herkes hissesine düşen payın önemini anlayacak ve algılayacaktır.
Engelli bireylerin önündeki mevcut engel ve bariyerlerin kaldırılması için elbirliğiyle çalışmalarımızı hızlandırmalı günü birlik ve günü kurtarma çalışmalarının yerine etkili, kesintisiz ve sürdürülebilir çalışmalar üzerine odaklanalım.
Yarınların bugünlerden daha iyi olması dilegiyle...
Sizleri en kalbi duygularla saygı, sevgi, hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Ahmet KURT